top of page

Limited Şirketlerde Ortaklıktan Çıkma, Çıkarılma ve Ayrılma Akçesi

  • Yazarın fotoğrafı: Özlem Özoğlu
    Özlem Özoğlu
  • 3 Haz
  • 13 dakikada okunur

ree


I. LİMİTED ŞİRKETLERDE ORTAKLIK SIFATI VE NİTELİĞİ

Limited şirketler, Türk Ticaret Kanunu’nun 573 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş, sermaye şirketi niteliğini taşıyan ancak aynı zamanda şahıs şirketlerinin bazı karakteristik özelliklerini bünyesinde barındıran karma bir yapıya sahiptir. Bu yönüyle hem anonim şirketlerden hem de şahıs şirketlerinden ayrılan özgün bir konumda bulunmaktadır. Ortaklık sıfatı da bu özgün yapının temelini oluşturan hukuki bir statüdür.


1.1. Ortaklık Sıfatının Kazanılması

Limited şirkette ortaklık sıfatı, esas sözleşmeye kurucu ortak olarak katılmak ya da sonradan bir esas sermaye payını devralmak suretiyle kazanılır. Ortaklık sıfatı, kişisel bir ilişki ve güven esasına dayandığı ölçüde, sadece pay devriyle değil, aynı zamanda şirket genel kurulunun onayıyla birlikte geçerlilik kazanır (TTK m. 595).


Bu yönüyle, limited şirket ortaklığı, anonim şirket ortaklığından farklı olarak daha kapalı ve denetimli bir yapıya sahiptir. Her ortağın kim olduğu, şirketin geleceğini etkileyebilecek düzeyde önem taşır. Bu durum, özellikle az ortaklı aile şirketlerinde daha da belirgin hale gelir.


1.2. Ortaklık Hakları ve Yükümlülükleri,

Limited şirket ortakları, esas sermaye payları oranında bazı mali ve yönetimsel haklara sahiptir. Bu haklar başlıca şu şekilde sınıflandırılabilir:


  • Mali Haklar: Kâr payı alma hakkı, tasfiye bakiyesinden pay alma hakkı ve ayrılma akçesi isteme hakkı gibi.

  • Yönetim Hakları: Genel kurulda oy kullanma, müdürleri seçme ve denetleme, bilgi alma gibi.

  • Azınlık Hakları: Belirli orana sahip ortaklara tanınan genel kurul çağrısı, denetçi atanması talebi gibi özel haklar (TTK m. 620, 633).

  • Şahsi Haklar: Bilgi alma, inceleme ve dava açma gibi bireysel savunma mekanizmaları.


Bunların yanında, ortakların yükümlülükleri de bulunmaktadır. Bunlar arasında esas sermaye borcunun ifası, ek ödeme ve yan edim yükümlülükleri ile rekabet yasağına uyma yükümlülüğü sayılabilir (TTK m. 578, 579).


1.3. Ortaklığın Şahıs Unsuru: Güven İlişkisi

Her ne kadar limited şirket bir sermaye şirketi olsa da, ortak sayısının en fazla 50 kişiyle sınırlı olması (TTK m. 574), pay devrinin sıkı kurallara bağlı olması ve ortaklar arasında kişisel güven ilişkisinin esas alınması, bu yapının şahıs şirketi özelliği taşımasına neden olmaktadır.


Bu bağlamda, ortaklık sıfatı, yalnızca hukuken bir pay sahibi olmayı değil, fiilen şirketin iç yapısına ve karar alma mekanizmasına dahil olmayı da ifade eder. Ortakların birbirine duyduğu güven, şirketin devamlılığı için hayati önemdedir. Bu nedenle, ortaklar arasında yaşanabilecek kişisel uyuşmazlıklar veya güven kaybı, ortaklık ilişkisinin sona erdirilmesine kadar gidebilir.


1.4. Ortaklık Sıfatının Kaybı

Ortaklık sıfatı, esas sermaye payının devri, şirketten çıkma (TTK m. 638-639), çıkarılma (TTK m. 640), ölüm, tüzel kişiliğin sona ermesi gibi nedenlerle kaybedilebilir. Ancak bu kayıp mutlak bir kopuş anlamına gelmez. Zira ortaklıktan ayrılan kişinin esas sermaye payı ile ilişkisi, özellikle ayrılma akçesi ödenene kadar hukuki bağ kurmaya devam eder. Bu da, “ayrılan ortağın ortaklıkla ilişkisi, ayrılma akçesinin tamamen ödenmesiyle kesilir” ilkesine dayanır.


Dolayısıyla limited şirketlerde ortaklık sıfatı, yalnızca pay sahipliği anlamına gelmeyip, aynı zamanda karşılıklı güvene ve şirketin kapalı yapısına dayalı bir hukuki statü oluşturur. Bu statünün kazanılması, sürdürülmesi ve sona ermesi, hem Türk Ticaret Kanunu hükümleriyle hem de şirketin sözleşmesiyle sıkı şekilde düzenlenmiştir.


Ortaklık sıfatının yapısal yönü, özellikle çıkma ve çıkarılma süreçlerinde hem ortakların hem de şirketin menfaatlerini doğrudan etkileyen temel bir unsurdur. Bu nedenle, ortaklık ilişkileri tesis edilirken ve sonlandırılırken dikkatli bir hukuki öngörü ve sözleşmesel düzenleme gereklidir.



II. ORTAKLIKTAN ÇIKMA

Limited şirket yapısında ortaklıktan çıkma, hem şirketin hem de ortakların menfaat dengesini gözeten, sıkı kurallara tabi bir haktır. Ortaklık sıfatı bir irade beyanıyla kazanılamadığı gibi, kendi başına sona da ermez. Ancak kanun, belirli hallerde ortağın şirkette kalmaya zorlanamayacağı durumları tanımış ve bu yönde çıkma kurumunu oluşturmuştur.


Türk Ticaret Kanunu (TTK), ortaklıktan çıkma hakkını hem sözleşmeye bağlı hem de yargı kararına dayalı olarak iki ayrı düzlemde düzenlemiştir. Bu düzenlemeler TTK m. 638 ve devamında yer almakta olup, gerek teoride gerek uygulamada oldukça önemlidir.


2.1. Kavramsal Çerçeve ve Hukuki Nitelik

Çıkma, bir ortağın kendi isteğiyle şirketle olan ortaklık bağını sona erdirmesidir. Ortak, payını devretmeden veya şirketin sona ermesini beklemeden şirketten ayrılmak istemekteyse, bu hakkını kullanabilir.


Çıkma, yenilik doğuran bir haktır. Tek taraflı irade beyanıyla kullanılır ve hukuki sonuçlarını doğurur. Bu yönüyle, sözleşmeden doğan yenilik doğurucu haklar arasında yer alır. Ancak hangi durumda ve ne şekilde kullanılabileceği kanun ve şirket sözleşmesi ile sınırlandırılmıştır.


2.2. Çıkma Hakkının Türleri


2.2.1. Sözleşmesel Çıkma Hakkı (TTK m. 638/1)

TTK m. 638/1 uyarınca, şirket sözleşmesinde bir ortağa çıkma hakkı tanınabilir. Bu hak mutlak ya da koşullu olabilir:

  • Mutlak çıkma hakkı: Şirket sözleşmesinde herhangi bir sebebe bağlı olmaksızın ortağa ayrılma imkanı tanınmıştır.

  • Koşullu çıkma hakkı: Belirli bir durumun gerçekleşmesi halinde (örneğin yeni ortak alınması, şirketin tür değiştirmesi vb.) ortağa çıkma hakkı tanınmıştır

Ortak bu hakkı, ilgili koşullar gerçekleştiğinde tek taraflı bir çıkma beyanı ile kullanabilir. Bu beyan yazılı şekilde yapılmalı ve şirkete ulaşmasıyla hüküm doğurur.


2.2.2. Haklı Sebeple Çıkma Davası (TTK m. 638/2)

Ortaklıktan çıkmak isteyen bir ortağın şirket sözleşmesinde çıkma hakkı yoksa ya da tanınan şartlar gerçekleşmemişse, haklı sebeple mahkemeye başvurarak çıkma talebinde bulunabilir.


Burada belirleyici olan “haklı sebep”tir. TTK’de haklı sebep tanımlanmamış olsa da, Yargıtay kararları ve öğretide yerleşik hale gelmiş tanıma göre, “objektif iyi niyet kuralları gereği, ortaklık ilişkisinin sürdürülmesini ortağa katlanılmaz hale getiren hal ve koşullar” haklı sebep sayılır.


Yargıtay kararlarında haklı sebep olarak görülen bazı örnekler:

  • Diğer ortakların güven sarsıcı davranışları,

  • Yönetimde tek taraflı ve kötü niyetli kararlar,

  • Bilgi alma ve denetim hakkının engellenmesi,

  • Kârın sürekli dağıtılmaması veya zarar ettirme politikası,

  • Şirketin faaliyet alanında köklü değişiklikler.


Mahkeme, haklı sebebin varlığına kanaat getirirse çıkma talebini kabul eder ve ortağın ortaklıktan ayrılmasına karar verir. Bu karar kesinleşmedikçe ortaklık sıfatı sona ermez.


2.3. Çıkma Beyanının Hukuki Sonuçları

Sözleşmesel çıkma halinde, ortaklığa ulaştırılan yazılı çıkma beyanı, yenilik doğuran bir hak olarak ortaklığı sona erdirir. Mahkeme kararıyla çıkma halinde ise, kararın kesinleşmesiyle ortaklık sıfatı sona ermiş olur.


Çıkmayla birlikte, ortaklık ilişkisi sona erer ancak esas sermaye payı hukuki olarak ortadan kalkmaz. TTK m. 642’ye göre, ortaklıktan çıkan kişinin payı şirket tarafından iktisap edilene veya itfa edilene kadar “boşta kalan pay” olarak kalır. Bu süreçte, ilgili paylar üzerinde şirketin sınırlı tasarruf hakkı vardır.


2.4. Usulî Boyut: Dava Açma ve Yargılama Süreci

Haklı sebeple çıkma davası, şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesi nezdinde açılır. Davacı, şirketin tüzel kişiliğine karşı dava açar.


  • Mahkeme, davacının iddialarını değerlendirerek öncelikle “haklı sebebin” varlığını araştırır.

  • Delil toplama, bilirkişi incelemesi, tanık dinlenmesi gibi işlemler gerçekleştirilir.

  • Mahkeme, gerekirse ayrılma akçesini de belirleyebilir (TTK m. 641–642).

  • Davanın sonunda verilecek karar, inşai niteliktedir ve kesinleşmeden hüküm doğurmaz.


2.5. Çıkmanın Ortaklık ve Diğer Ortaklar Üzerindeki Etkileri

Çıkma, yalnızca ilgili ortağın statüsünü değil, şirketin sermaye yapısını ve iç dengelerini de etkiler. Özellikle az sayıda ortağın bulunduğu şirketlerde bu etki daha belirgindir.


  • Ortaklık yapısı bozulabilir,

  • Yönetimde temsil kayması olabilir,

  • Diğer ortaklar üzerindeki iş yükü artabilir,

  • Mali yapıda sermaye azalmasına neden olabilir,

  • Pay devrinin zor olması nedeniyle şirketin mali yapısı zayıflayabilir.


Bu nedenle, çıkma hakkının kullanımı her ne kadar bireysel bir hak olsa da, şirket bütünlüğü ve diğer ortakların menfaatleri ile birlikte değerlendirilmelidir.


Özetlemek gerekirse; limited şirketlerde çıkma hakkı, ortaklar arasında doğabilecek ciddi uyuşmazlıklar ve güven kaybı durumlarında, ortağın şirketten ayrılmasını sağlayan bir güvenlik mekanizmasıdır. Ancak bu hakkın kötüye kullanılmaması ve şirketin yapısal dengesini bozmaması adına, hem şekli hem de maddi şartlar yönünden ciddi sınırlandırmalara tabi tutulmuştur. Özellikle haklı sebeple çıkma davası, mahkeme kararı gerektirmesi ve yüksek ispat yükü nedeniyle dikkatle ele alınmalıdır.



III. ORTAKLIKTAN ÇIKARILMA

Limited şirket yapısı, her ne kadar ortaklar arasında bir güven ilişkisine dayansa da, bu ilişkinin bozulması ya da bir ortağın şirket menfaatlerine aykırı davranışlarda bulunması durumunda, şirketin sürekliliğini korumak adına belirli tedbirlerin alınması gerekir. Bu tedbirlerden biri de ortaklıktan çıkarmadır.


Türk Ticaret Kanunu, şirketlerin bu ihtiyacına cevap vermek üzere TTK m. 640’ta ortaklıktan çıkarma müessesesini düzenlemiştir. Çıkarma, şirketin iradesiyle bir ortağın şirketten uzaklaştırılmasıdır ve bu, hem sözleşmesel düzenlemelere hem de mahkeme kararıyla gerçekleşebilecek yollarla mümkündür.


3.1. Kavramsal Tanım

Ortaklıktan çıkarma, bir ortağın iradesi dışında, ortaklıkla olan bağının sona erdirilmesidir. Hukuken, çıkmadan farklı olarak, çıkarma bir "müeyyide" karakteri taşır; genellikle ortağın şirket içindeki davranışları, yükümlülüklerini ihlali ya da güven ilişkisinin bozulması sebebiyle gündeme gelir.


Çıkarma, ortaklık sözleşmesine dayanılarak genel kurul kararıyla ya da haklı sebebe dayanarak mahkeme kararıyla yapılabilir.


3.2. Sözleşmesel Çıkarma (TTK m. 640/1)

TTK, şirket sözleşmesine açıkça çıkarma sebeplerinin yazılabileceğini öngörmüştür. Bu durumda, şirket sözleşmesinde öngörülen belirli fiil veya durumlar gerçekleştiğinde, genel kurul kararıyla ortaklıktan çıkarma işlemi yapılabilir.


3.2.1. Geçerli Bir Sözleşmesel Sebep

Sözleşmede yer alan çıkarma sebepleri:

  • Şirketin itibarına zarar verecek davranışlar,

  • Bilgi alma ve denetim hakkının kötüye kullanılması,

  • Ortaklık yükümlülüklerinin ihlali (örneğin sermaye koyma borcunun ifa edilmemesi),

  • Rekabet yasağının ihlali gibi durumlar olabilir.

Bu sebeplerin açık, belirli ve öngörülebilir olması gerekir. Yargıtay, belirsiz ve yoruma açık çıkarma nedenlerini geçerli saymamaktadır.


3.2.2. Genel Kurul Kararı ve Usul

Çıkarma kararı, genel kurulun nitelikli çoğunluğuyla alınır (TTK m. 621/1, h):– Esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun bulunduğu toplantıda,– Temsil edilen oyların en az üçte ikisinin kabulü gereklidir.

Karar, çıkarılacak ortağa noter aracılığıyla tebliğ edilir ve bu tebliğ ile hukuki sonuç doğurur. Ortağın bu karara karşı üç ay içinde iptal davası açma hakkı vardır (TTK m. 640/2).


3.3. Haklı Sebeple Mahkeme Yoluyla Çıkarma (TTK m. 640/3)

Bir diğer çıkarma yolu, şirketin talebi üzerine mahkeme kararıyla çıkarmadır. Bu durumda, şirketin diğer ortakları, ilgili ortağın varlığını çekilmez hale getirdiğini, güven ilişkisini zedelediğini ya da şirket menfaatine zarar verdiğini ileri sürerek haklı sebebe dayanarak çıkarma davası açabilir.


Bu davada yetkili mahkeme, şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesidir.


3.3.1. Haklı Sebep Unsurları

Haklı sebep, subjektif değil objektif bir ölçütle değerlendirilir. Örnek olarak:

  • Şirket defter ve kayıtlarını karartma,

  • Diğer ortaklara sürekli hakaret etme,

  • Şirketi zarara uğratacak şekilde işlem yapma,

  • Ortaklar arası ciddi ve sürekli anlaşmazlık.


Mahkeme bu olayları değerlendirerek, şirketle ilgili ortaklık ilişkisinin sürdürülmesinin artık mümkün olup olmadığını denetler.


3.3.2. Genel Kurul Kararı Şartı

Mahkemeye başvurulmadan önce, genel kurulun bu yönde bir karar almış olması gerekir (TTK m. 616/1, h). Aksi halde şirket doğrudan mahkemeye başvuramaz.


3.4. Ortağın Hak Arama Yolları

Sözleşmesel çıkarma halinde ortağa tanınan başlıca hak genel kurul kararına karşı iptal davası açmaktır. Bu dava da yine şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde açılır ve kararın tebliğinden itibaren 3 ay içinde açılmalıdır.


Mahkeme, çıkarma kararının eşitlik ilkesine, dürüstlük kuralına, ve açık hükümlere uygun olup olmadığını değerlendirir. Haksız çıkarma söz konusuysa, karar iptal edilir ve ortaklık sıfatı devam eder.


3.5. Çıkarılan Ortağın Paylarının Akıbeti

Çıkarılan ortağın esas sermaye payı ortadan kalkmaz. Ancak artık bu pay, şirketin ya da diğer ortakların devralması, şirketin payı iktisap etmesi ya da sermayenin azaltılması yoluyla ortadan kaldırılabilir.


Ayrıca, çıkarılan ortak ayrılma akçesine (TTK m. 641–642) hak kazanır. Bu bedel, payının gerçek değeri üzerinden hesaplanır ve belirli koşullarda (öz kaynakların yeterliliği, sermaye azaltımı gibi) muaccel olur.


3.6. Uygulamadaki Sorunlar ve Yorumlar

Yargıtay uygulamasında en çok karşılaşılan sorunlardan bazıları şunlardır:


  • Sözleşmesel çıkarma sebeplerinin belirsiz ya da geçersiz olması,

  • Genel kurul kararlarında usule aykırılıklar,

  • Mahkeme kararlarının kesinleşmeden uygulanmaya çalışılması,

  • Ayrılma akçesinin ödenmesinde kaynak yetersizliği.

Bu sebeplerle çıkarma işlemi hukuken geçersiz sayılmakta veya tazminat davalarına konu olmaktadır.


Sonuç olarak; ortaklıktan çıkarma, şirketin kendi bünyesini koruma hakkı ile ortağın mülkiyet hakkı arasında hassas bir denge kurar. Keyfi uygulamalara açık olmaması için hem şekli hem maddi açıdan sıkı kurallara bağlanmıştır. TTK’nın 640. maddesi, bu bakımdan hem sözleşmesel hem de yargısal yollarla şirketi korurken, çıkarılan ortağın da haklarını güvence altına almaktadır.

Şirket sözleşmesinin açık ve özenli düzenlenmesi, çıkarma kararlarının usule uygun alınması ve somut olayın iyi belgelenmesi, çıkarma işlemlerinin geçerliliği bakımından hayati öneme sahiptir.



IV. HAKLI SEBEP KAVRAMI

Ortaklıktan çıkma ve çıkarılma müesseseleri, hukuk düzeni tarafından olağanüstü durumlar için tanınmış istisnai haklardır. Her iki durumda da “haklı sebep” varlığı, kararın geçerliliği için temel şarttır. Ancak bu kavram, kanunda açık şekilde tanımlanmamış; yoruma ve olayın özelliğine göre şekillenen, dinamik bir içeriğe sahiptir.


Bu nedenle hem uygulamada hem de öğretide, "haklı sebep" kavramının içeriğinin sınırlarını çizmek oldukça önemlidir. Zira bu kavram, bir ortağın şirkette kalmaya zorlanamayacağı ya da diğer ortakların bir ortağı birlikte çalışmaya devam etmeye katlanamayacağı kadar ciddi bir durumu ifade eder.


4.1. Hukuki Tanım ve Temel Unsurlar

Türk Ticaret Kanunu’nda (TTK), haklı sebep kavramı tanımlanmasa da, m. 638/2 ve m. 640/3 hükümleri bu sebeple açılacak davalara temel teşkil eder.


Haklı sebep; “objektif iyi niyet kuralları çerçevesinde, ortaklık ilişkisinin sürdürülmesini ilgili taraf için katlanılamaz hale getiren olguların bütünüdür” şeklinde tanımlanabilir.


Bu tanım, hem sübjektif algıyı hem de objektif değerlendirmeyi birlikte içerir. Yani olay, sadece tarafın algısına değil, somut objektif ölçütlerle değerlendirmeye tabi tutulur.


4.2. Doktrindeki Görüşler

Önde gelen hukukçulara göre haklı sebep:

  • Tandoğan: “Ortaklık ilişkisini ahlaken veya fiilen imkânsız kılan sebepler” olarak açıklar.

  • Poroy–Tekinalp: “Ortaklıktan beklenen yararın ortadan kalkması ve ilişkinin sürdürülmesinin dürüstlük kuralına aykırı hale gelmesi”dir.

  • Karahan: “Ortaklar arası güven ilişkisinin esaslı surette sarsılması” kriterini vurgular.


Bu görüşler doğrultusunda, haklı sebep olarak ileri sürülen durumların geçerliliği, dürüstlük ve objektiflik ilkelerine göre değerlendirilmektedir.


4.3. Yargıtay İçtihatlarında Haklı Sebep

Yargıtay uygulamalarında, haklı sebep olarak kabul edilen başlıca durumlar şunlardır:


4.3.1. Güven İlişkisinin Zedelenmesi

Ortaklar arasında temel güven ilişkisinin zedelenmesi, örneğin:

  • Bir ortağın diğerine hakaret etmesi veya fiziksel saldırıda bulunması,

  • Ortaklardan birinin diğerine karşı haksız yere ceza davası açması,

  • Ortaklar arasında ailevi/kişisel çatışmaların şirketi etkileyecek boyuta ulaşması.


Yargıtay 11. HD, E.2016/4584 K.2018/2532 sayılı kararında, “ortaklar arasında ciddi güven bunalımı oluşmuşsa, ortaklık ilişkisinin sürdürülmesi mümkün değildir” diyerek haklı sebebi kabul etmiştir.


4.3.2. Bilgi Alma ve Denetim Hakkının Engellenmesi

  • Şirket yönetiminin diğer ortaklara hesap vermemesi,

  • Karar defterlerinin ibraz edilmemesi,

  • Kâr dağıtımının keyfi olarak yapılmaması.

Bu tür durumlar, ortaklığın şeffaflık ilkesine aykırılık teşkil eder.


4.3.3. Ekonomik ve Yapısal Nedenler

  • Şirketin faaliyet alanının köklü şekilde değiştirilmesi,

  • Şirketin sürekli zarar etmesi ve bu zararların başka ortakların hatalı yönetiminden kaynaklanması,

  • Şirketin, bir ortağın bilgisi dışında başka ortaklarca dönüştürülmeye çalışılması.


4.3.4. Rekabet Yasağının İhlali

  • Ortaklardan birinin aynı faaliyet alanında başka bir şirket kurması,

  • Şirketin ticari sırlarını üçüncü kişilere açıklaması,

  • Ortaklık dışında müşterileri kendi hesabına yönlendirmesi.

Bu eylemler, çıkarılma için ağır haklı sebep teşkil eder.


4.4. Haklı Sebebin Tespiti ve İspat Yükü

Haklı sebep, soyut bir olgu olmayıp mutlaka somut delillerle ispatlanmalıdır. Bu noktada:

  • İddia eden ispatlar: Haklı sebeple çıkmak isteyen ortak ya da çıkarma talebinde bulunan şirket,

  • Deliller: Tanık beyanı, yazılı belgeler, defter kayıtları, şirket iç yazışmaları, mahkeme tutanakları.

Mahkeme, olayların ağırlığını, sürekliliğini ve ortaklığa etkisini değerlendirerek karar verir. Gerekirse bilirkişi incelemesi de yapılabilir.


4.5. Haklı Sebep Kavramının Sınırları

Her ne kadar uygulamada geniş yorumlara açık olsa da, “haklı sebep” kavramının keyfi biçimde kullanılmaması esastır. Özellikle:

  • Ortakların kişisel hoşnutsuzlukları,

  • Geçici ve hafif uyuşmazlıklar,

  • Önemsiz ticari görüş ayrılıkları,

tek başına haklı sebep oluşturmaz. Bu durumlar için taraflar önce uzlaşma, sonra alternatif çözüm yollarına başvurmalıdır. Aksi takdirde hem ortaklık ilişkileri hem de şirketin varlığı haksız yere zedelenebilir.


Netice olarak; haklı sebep, limited şirket ortaklığında istisnai olarak uygulanan çıkma ve çıkarılma yollarının temelini oluşturur. Ne var ki bu kavramın geniş yorumu, kötüye kullanımı da beraberinde getirebilir. Dolayısıyla haklı sebep; dürüstlük, objektiflik ve ölçülülük ilkeleriyle birlikte değerlendirilmeli ve her somut olay kendi dinamiği içinde mahkemeye sunulmalıdır.


Haklı sebep kurumu, şirket içi barışı bozmak için değil; ancak gerçekten bozulan barışı hukuken sonlandırmak için başvurulabilecek bir "son çare"dir.



V. AYRILMA AKÇESİ (TTK m. 641–642)

Ortaklıktan çıkma veya çıkarılma, yalnızca ortaklık sıfatının sona ermesiyle sonuçlanmaz; aynı zamanda bu sona ermenin doğurduğu mali sonuçlar da vardır. Bu mali sonuçların başında ise ayrılma akçesi gelir.


Ayrılma akçesi, şirketten ayrılan ortağın, şirketteki esas sermaye payının gerçek değeri üzerinden tazmin edilmesini ifade eder. Türk Ticaret Kanunu, ayrılma akçesine ilişkin düzenlemeleri m. 641 ve 642'de açıkça ele almıştır. Bu müessese, hem ayrılan ortağın mağdur olmasını engellemekte hem de şirketin mali düzenini koruma amacı taşımaktadır.


5.1. Kavram ve Hukuki Nitelik

Ayrılma akçesi, şirketten çıkan ya da çıkarılan ortağın, şirkete koyduğu sermaye ve o güne kadar edinmiş olduğu hakların karşılığı olarak kendisine ödenmesi gereken mali değerdir.


Hukuki niteliği bakımından ayrılma akçesi:

  • Tasfiye payı değil, çünkü şirket sona ermemektedir;

  • Kâr payı da değil, çünkü geçmişe dönük haklarla ilgili değildir;

  • Sermaye iadesi niteliğinde de değildir, çünkü sadece koyulan sermayeye değil, payın o andaki gerçek değerine dayanır.

Bu yönüyle ayrılma akçesi, özel bir tazmin biçimi olarak değerlendirilmelidir.


5.2. Ayrılma Akçesinin Hesaplanması

5.2.1. Gerçek Değer İlkesi

TTK m. 641 uyarınca, ayrılma akçesi, “esas sermaye payının gerçek değeri” esas alınarak hesaplanır. Bu değer, sadece payın nominal (itibari) değeri değil, aynı zamanda şirketin piyasa durumu, aktif-pasif dengesi, gelecekteki kâr potansiyeli gibi unsurlar da dikkate alınarak belirlenir.


Gerçek değer, genellikle aşağıdaki faktörlere dayanır:

  • Şirket aktiflerinin rayiç bedeli,

  • Kârlılık durumu,

  • Sektör koşulları,

  • Ortaklık payının oranı.


5.2.2. Bilirkişi İncelemesi

Eğer taraflar arasında ayrılma akçesinin tutarı konusunda anlaşma sağlanamazsa, bu durumda mahkemece bilirkişi atanarak gerçek değerin hesaplanması sağlanır.


Uygulamada, çoğu zaman mahkemece muhasebe, finans ve şirket değerleme uzmanlarından oluşan bilirkişi heyetleri aracılığıyla tespit yapılır.


5.2.3. Alternatif Hesaplama Yöntemleri

  • Net Aktif Değeri Yöntemi

  • Piyasa Değeri Karşılaştırması

  • İndirgenmiş Nakit Akımları Yöntemi

  • Varlıklara Dayalı Yaklaşım


Her yöntem kendi içinde avantaj ve risk barındırır; dolayısıyla şirketin yapısına ve faaliyet alanına uygun bir yöntem seçilmelidir.


5.3. Ayrılma Akçesinin Muacceliyeti ve Ödeme Koşulları (TTK m. 642)


5.3.1. Ödenme Şartları

TTK m. 642'ye göre, ayrılan ortağa yapılacak ödeme için bazı şartlar öngörülmüştür:

  • Şirketin kullanılabilir öz kaynaklarının var olması,

  • Şirketin esas sermayesinin en fazla %20’sine denk gelen payları iktisap edebilme hakkı,

  • Aksi halde sermaye azaltımı yapılması.

Bu düzenleme, şirketin borçlarını ödeyemeyecek hale gelmesini önlemeyi amaçlamaktadır.


5.3.2. Muacceliyetin Ertelenmesi

Şirketin ödeme yapmaya mali gücünün olmaması durumunda, ayrılma akçesinin ödenmesi ertelenebilir. Ancak bu erteleme keyfi değildir; süreklilik arz edemez. Ortağın bu süre zarfında faize hak kazanıp kazanamayacağı da mahkeme kararına göre değişebilir.


5.4. Ayrılma Akçesinin Ödenme Süreci

  • Ortağın çıkma ya da çıkarılma kararı kesinleşir,

  • Payın gerçek değeri bilirkişiyle belirlenir,

  • Şirket ödeme yapabilecek durumdaysa ödeme yapılır,

  • Değilse sermaye azaltımı yapılır veya paylar devredilir.


Şirket, ayrılan ortağın paylarını başka bir ortağa devredebilir veya bu payları kendisi iktisap edebilir (TTK m. 379 atfıyla). Her iki halde de ayrılma akçesinin ödenmesi zorunludur.


5.5. Alacaklıların Korunması

Ayrılma akçesi ödemesi, şirketin mali yapısını doğrudan etkileyebileceğinden, TTK bu noktada şirket alacaklılarının korunmasına özel önem verir.


  • Şirketin tüm borçlarını karşılama kapasitesi yoksa ayrılma akçesi ödenemez.

  • Sermayenin azaltılması gerekiyorsa bu da alacaklılara duyurulmalı ve itiraz hakkı tanınmalıdır (TTK m. 474).

  • Gerekirse şirketin tasfiyesi gündeme gelebilir.


5.6. Ödenmeyen Ayrılma Akçesi ve Hukuki Sonuçları

Şirketin, mahkeme kararı veya sözleşme uyarınca belirlenen ayrılma akçesini ödememesi durumunda:

  • Ortağın alacak davası açma hakkı doğar,

  • Gecikme halinde yasal faiz talep edebilir,

  • Şirketin haczi mümkün hale gelebilir,

  • Ödeme yapılmadıkça payların iktisabı tamamlanamaz ve ortaklık ilişkisi tam anlamıyla sona ermiş sayılmaz.

Bu durumlar, şirket için hem hukuki hem de mali risk yaratır.


Sonuç olarak; ayrılma akçesi kurumu, limited şirketlerde ortaklıktan ayrılmanın mali boyutunu adaletli biçimde düzenleyen ve tarafların menfaat dengesini gözeten bir sistemdir. Bu müessesenin doğru işletilebilmesi için şirket sözleşmesinin açık, muhasebe yapısının şeffaf ve ortaklık ilişkilerinin hukuka uygun biçimde yürütülmesi gereklidir.


Ayrılma akçesi, sadece ayrılan ortağı değil, kalan ortakları ve şirketin mali geleceğini de ilgilendiren çok yönlü bir düzenlemedir. Dolayısıyla hesaplama, ödeme ve muacceliyet süreçlerinde uzman hukukçu ve mali müşavir desteği alınması son derece önemlidir.



VI. YARGITAY KARARLARI IŞIĞINDA DEĞERLENDİRME

Ortaklıktan çıkma, çıkarılma ve ayrılma akçesi gibi limited şirket ortaklık yapısını derinden etkileyen hukuki müesseselerin uygulamadaki görünümü, önemli ölçüde Yargıtay içtihatlarıyla şekillenmektedir. Türk Ticaret Kanunu'nun ilgili hükümleri çerçevesinde mahkemelere intikal eden uyuşmazlıklarda Yargıtay, hem temel ilkeleri vurgulamakta hem de boşlukları doldurmak suretiyle uygulamaya yön vermektedir.


Bu bölümde, konuya ilişkin seçilmiş Yargıtay kararları ışığında bazı temel ilkeleri ve uygulamadaki sorun alanlarını değerlendireceğiz.


6.1. Haklı Sebebin Varlığına İlişkin Kararlar

Yargıtay kararlarında “haklı sebep” kavramı somut olaylar temelinde yorumlanmakta, özellikle şirket içi güven ilişkisinin bozulması, bilgi alma hakkının engellenmesi ve ortaklar arasında derin anlaşmazlıkların yaşanması gibi durumlar haklı sebep olarak kabul edilmektedir.


📌 Yargıtay 11. HD, 2016/4584 E., 2018/2532 K.

“Ortaklar arasında güven bunalımı oluşmuş ve bu durum ortaklık ilişkisini sürdürülemez hale getirmiştir. Bu nedenle ortaklıktan çıkma talebinin kabulü gerekir.”

🔍 Önemli not: Yargıtay, yalnızca geçici kırgınlıkları ya da münferit görüş ayrılıklarını haklı sebep olarak kabul etmemekte, bunun yerine sistematik ve süreklilik arz eden bozulmaları aramaktadır.


6.2. Sözleşmesel Çıkarma Sebeplerine İlişkin Yaklaşım

Yargıtay, şirket sözleşmesinde yer alan çıkarma nedenlerinin açık, belirli ve öngörülebilir olmasını aramaktadır. Aksi halde genel kurul kararlarının iptali söz konusu olabilmektedir.


📌 Yargıtay 11. HD, 2014/6652 E., 2015/8700 K.

“Şirket sözleşmesinde yer alan genel ifadeler, yorumla genişletilerek çıkarma nedeni oluşturamaz. Çıkarma kararının dayandığı hükmün açık olması gerekir.”

Bu karardan çıkan temel ilke: keyfilikten kaçınılmalı, sözleşmeye dayalı çıkarma nedenleri somutlaştırılmalıdır.


6.3. Ayrılma Akçesinin Belirlenmesine İlişkin Kararlar

Yargıtay, ayrılma akçesinin belirlenmesinde “esas sermaye payının gerçek değeri” kavramını geniş şekilde yorumlamaktadır. Bu değerin salt defter değeri üzerinden değil, şirketin gerçek mali durumu dikkate alınarak hesaplanmasını öngörmektedir.


📌 Yargıtay 11. HD, 2012/9834 E., 2013/13457 K.

“Ortağın ayrılma akçesi, payın şirket içindeki reel değeri üzerinden hesaplanmalıdır. Bu değer tespit edilirken bilirkişi incelemesi yapılmalı ve şirketin aktif-pasif dengesi gözetilmelidir.”

🧾 Bu bağlamda, özellikle bilirkişi raporlarının objektif ve hesap verebilir nitelikte olması önem taşır. Yargıtay, soyut ve gerekçesiz değerleme raporlarını reddetmekte; gerektiğinde yeni bilirkişi tayinini istemektedir.


6.4. Genel Kurul Kararlarının İptaline İlişkin Kararlar

Ortaklıktan çıkarılma kararlarına karşı açılan iptal davalarında, Yargıtay şu üç ilkeyi özellikle denetlemektedir:

  • Kararın usulüne uygun alınıp alınmadığı (yeterli çoğunluk, toplantı çağrısı vs.),

  • Çıkarma nedeninin meşru ve sözleşmeye uygun olup olmadığı,

  • Kararın eşit işlem ilkesine uygun şekilde alınmış olup olmadığı.


📌 Yargıtay 11. HD, 2017/4723 E., 2019/6542 K.

“Ortaklıktan çıkarılma kararı, diğer ortaklara uygulanmayan bir sebebe dayanıyorsa eşit işlem ilkesine aykırıdır ve iptal edilmelidir.”

Bu karar doğrultusunda, şirketlerin karar alma süreçlerini şeffaf yürütmeleri ve tüm ortaklara aynı mesafede durmaları hukuken zorunludur.


6.5. Uygulamada Gözlenen Sorun Alanları

Yargıtay kararlarında da yansımasını bulan bazı temel sorunlar şunlardır:

  • Haklı sebep kavramının keyfi kullanımı ve somut olaydan bağımsız genellemeler,

  • Sözleşmesel hükümlerle çıkarma gerekçelerinin uyumsuzluğu,

  • Genel kurul kararlarının usule aykırı alınması,

  • Şirketlerin ayrılma akçesini ödeyememesi nedeniyle fiilen ortaklık ilişkisini sona erdirememesi,

  • Bilirkişi raporlarının yetersizliği veya taraflılığı.


Bu sorunlar, çoğu zaman şirket sözleşmesinin yetersizliği, ortaklar arası güven eksikliği ve usule dair ihlallerden kaynaklanmaktadır.


Netice olarak; Yargıtay, limited şirketlerde ortaklıktan çıkma, çıkarılma ve ayrılma akçesi konularında dengeleyici bir yaklaşım benimsemektedir. Bir yandan ortakların bireysel haklarını korurken, diğer yandan şirketin devamlılığını ve bütünlüğünü gözetmektedir.


Ancak uygulamada Yargıtay’ın bu kararlarının rehber alınması ve şirketlerin sözleşmelerini bu içtihatlara uygun şekilde düzenlemesi büyük önem taşır. Aksi halde, ortaklar ve şirketler hem uzun süren davalarla hem de ciddi mali yüklerle karşı karşıya kalabilmektedir.

 
 
 

Comments


bottom of page